Adamın avuçları kanıyordu
Umudunu avuçlamıştı sadece
Hoş umudun bir şey yaptığı
Yoktu
Yokluktaydı işte
Bir söğüdün gölgesindeydi
Sahi söğüt ağacı kaç yapraktır
Yeter mi tüm söğütlerin yaprakları
Her bir umuda
Yok yok leylak ağacının kokusunda
Leylak kokuları niye uçmaz uzağa
Umudun yakında olduğunu mu söyler
Uzağa gitme güzeli görmeye
Yanımda kal mı der
Bir rüzgar ne kadar güçlüdür mesela
Kaç insan dağıtabilir
Kaç şiiri boynu bükük bırakabilir
Kaç külü savurabilir bir rüzgar
Ağlıyordu adam
Niyesiz, keşkesiz, hiçsiz
Hiçsizliğine ağlıyordu
Gözlerinden yaş gelmeden
Soruların anlamını yitirdiği vakitte
Kaleminin
Kağıdının
Penceresinde ışığının
Zulasında birasının
Bittiğini biliyordu
Bilmiyordu
Işıksızlığını bir nur
Nursuzluğunu bir hidayet
Habercisi olarak görüyor muydu
Biliyordu
Bilmiyordu
Tükeniyordu adam
Mürekkebinin mavisi gibi
Yorgunluğunun son teri gibi
Değil
Tuzlu suyun sıcağa gideninde
Çıplaktı
Çırımçıplak olmak istiyordu
Karşıdakine bir aptal mezesi
Bir sergüzeşt haberi
Karanlıktaydı
Fakirlikten elektriği kesilmiş gibi değil
Bile isteye elektrik faturasını
Ödememiş
Gibi
Aydınlanmak istiyordu adam
Belki ayılmak
İstemek dürtüsü harekete
Geçirmek istiyordu
Hareket nedir diyordu
Bir gönüle girmek için
A noktasından b noktasına
Bilmem kaç km hızla mı
Gitmek gerekiyordu
Gerekiyordu, bilmiyordu
Suya ihtiyacı vardı
Susuzluğa
Susuzluğun vermiş olduğu
Arzuyu arzuluyordu
Sevinçliydi ama sevinç habersizdi
Gülmek eylemine tuzlu su katmak
Tuzlu suya şeker atmak
Şekere biber boca etmek
İstemiyordu
Adam artık
Bir yudum almak istemiyordu
Her yudum bir sonrakinin sevdasıyla
Bir sonrakinin sonrakiyle
İçmek istiyordu
Bitirmekle bitirmemek
Doğmakla ölmek
Arasındaki nihayetsiz yolculuktaydı
İmla kurallarını bilmiyordu artık
Ünlem neredeydi
Veya her cümleye soru işareti
Konmalı mıydı
Bilmediği çok şey vardı
Bildiği çok şey
Bilmek istediği hiçbir şey
Adam yorulmuştu
Belki ölmek istiyordu
Sırat kaç metredir
Tahmin edemiyordu
Seviyordu
Sevmenin zulüm gibi bir anlamı vardı
Devrime devrilmeye inat ediyordu
Muş gibi yapıyordu
Şiir yazıyordu adam
Şiirine yazıyordu
Gülüşünü güle benzetmedi
Bülbülü öldürmedi
Direniyordu
Seviyordu adam