Sonbahar güneşi yakmazdı teni
Acıtmazdı bir umudu
Bir bir gidenlere tek tek selam etmezdi
Vedaları incitmezdi o güneş
Kavağın yek yaprağını sarartmazdı
Sararacağı vardı yaprağın
Düşüşünde ışık eksikti
Işığı olmaya gelmişti sonbahar güneşi
Bir sevdayı bir sevdaya
Bir şiiri bir şiire
Katarken
Fuzûlî bir gayeye
Nihai bir yol gösterme telaşındaydı
Bir sabah serinliğinde
Ya da
Bir akşam soğuğunda
Bile isteye yanına alınmamış hırka yerine
Bir kucak dolusu sevgiliyi sunma arzusundaydı
Yazın sıcağıyla kışın soğuğu arasında
Kararsız kalmışların kararıydı
Gecenin karasıyla gündüzün beyazı
Ayın sarısıyla yıldızın acemi ışığı
Hep sonbaharın hüznünde yok olurdu
Yaşıyormuş gibi yapanların komutanıydı
Acemi tiyatrocuların korkulu rüyası
Tek rol kahramanlarının ezeli düşmanıydı
Bir soğuk, bir sıcaktı
Hem soğuk hem sıcakmış gibi
Terli bir öğleden sonranın
Niye terledik ki acaba sorusuydu
Bir yoksanın, bir acabasıydı
Bir şart cümlesinin
Tatlı tahayyülüydü
Sonbahar güneşi