Şeytanın Avukatı


Bir zamanlar doktor olacaktım. Liseye geldiğimde doktor olmanın zor olduğunu anladım ve dil bölümü de açılmayınca eşit ağırlık bölümüne geçtim. E eşit ağırlık bölümünde de en iyi avukat olabilirdim. Anneme bu fikrimi açtığımda “boşver oğlum avukatlık yalancılık mesleğidir, haram iştir” karşılığını almıştım ki bir bakıma da haklıydı. Sonuçta bir işi yapıyorsan başarılı olmak istersin ki savunma hakkı kutsaldır zırvasından yola çıkarsak herkesi savunup suçsuz olduğuna milleti inandırmalısın. Derin düşünceler içinde mesleğimin hakimlik olmasına karar kıldım.

Şeytanın Avukatı filmi de bana bu konuşmayı hatırlattı. Lomax babasına sıktığı anda helal olsun güzel son dedim. O zamana dek vicdan muhasebesi yapan bir avukatın hayatını anlatan filmdi benim için. Babasına ilk kurşunu sıkınca vicdan muhasebesi yapan ve etkileyici sona sahip bir film oldu. Babası da etkilenmeyince filmden o ana kadar hiçbir bok anlamadığım ortaya çıktı. Filmin sonu zannettiğim sahne filmde bazı şeyleri anlamamı sağlayan bir başlangıçmış. Daha sonra dava hariç her şeyin hayal olduğunu görmem filmi saçmalıktan kurtaran kısım oldu benim için.

Gel gör ki en sondaki basın mensubu ve Lomax’ın kibriyle şöhret olmak istemesi hikayeden hiçbir ders almaması ve söyleşiyi kabul etmesi basın mensubunun da babası kılığına girmesi “işte budur!” dedirtti. Filmin sonu bir başlangıç, aslında aynanın karşısında hayalde yaşananları filmin sonuna monte edebiliriz. Zaten şeytanın en sevdiği günah kibirmiş ya. Lomax kibrinden dolayı ayna karşısındaki mesajı algılayamadı ve olaya dar bir açıdan baktı. Davadan ihraç edildi bu onun için olaylardan ders çıkarmak olarak algılanabilirdi ama asıl olması gereken Lomax’ın fazla dikkat çekmemesi ve sıradan kalmasıydı. Hayalinde babası bunu bir güzel vurgulamıştı aslında.

Film hakkında ve filmden anladıklarım bu kadar yeter. Sonuçta bu yazıyı filmi izlemeyenler de okuyacak ve filmlerini berbat etmek istemem. Şimdiye kadar ki yazı bile fazla ama film etkileyince yazmadan geçemedim.

Filmin Beğendiğim Yönleri

  • Kurgusu, kesinlikle harika bir kurgu ve olay örgüsü var. Yalnız araştırdığım kadarıyla olay bir romandan alınmaymış sanırım.
  • Oyunculuklar, zaten bir filmde Keanu Reeves ve Al Pacino oynar da oyunculuklar kötü olur mu hiç?
  • Düşündürmesi, evet film düşündürüyor. Film dediğin böyle olmalı!
  • Mantık hatalarından arınık olması

Gelelim filmin eksilerine

Bir kere çok fazla erotizme kaymış. Ben göğüs izlemek istesem kalkıp başka filmler de izleyebilirdim yani. Üstelik verilmek istenenler o sahneler olmadan veya o sahneleri yumuşatılarak da verilebilirdi. Bir de Lomax ile Mary Ann’in birbirini ne kadar sevdiklerini göstermeleri için sık sık öpüşmelerine gerek yok ki. Çok saçma ve filmi gerçekçilikten uzak kılıyor. Bir de Mary Ann ile Lomax’ın huzursuz olmaya başladıkları sahne fazlasıyla sıkıcı gelmişti. Mary Ann tipik salak kadın rolünü iyi oynamış ama nedense ben artık böyle tripleri film dahi olsa kaldıramıyorum. Zamanında başıma çok geldiğinden midir yoksa her zaman böyle salaklıklardan nefret ettiğimden midir bilinmez.

Film hakkında birçok şey yazılabilir ama dediğim gibi izlemeyenler için çok fazla da bilgi vermek istemiyorum ayrıca uyku feci bastırdı. Biraz da uyuyayım.


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir